
Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi
1863-19141863 yılında, günümüzde Bulgaristan sınırları içinde kalan Filibe’de doğdu. Babası Şehbender Süleyman Beğ, annesi Şevkiye Hanım’dır. «Şehbenderzade» ve «Filibeli» lakabları, babasının mesleğini ve doğduğu yeri göstermektedir. Ahmed Hilmi, ilk tahsilini Filibe müftüsünden aldıktan sonra Bulgaristan’da rüşdiyyeye devam etti. 93 Harbi’nden sonra vuku bulan Rumeli muhacereti kervanına Ahmed Hilmi’nin babası Süleyman Efendi de katıldı. Ailesi önce Edirne’ye sonra da İstanbul’a gelen Ahmed Hilmi Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi'ni bitirdi.
İlk memuriyyetine İstanbul’da Posta ve Telgraf Nezareti'nde başlayan Ahmed Hilmi, daha sonra ailesiyle birlikte İzmir’e taşınmıştır. Ahmed Hilmi, İzmir’de de dört yıldan fazla posta idaresinde çalışmış ve bu vazifenin iki yılını da müdürlük makamında geçirmiştir. Daha sonra becayiş yoluyla Beyrut Vilayeti Telgraf ve Posta Merkezi Posta Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. Beyrut’ta bulunduğu dönemde Jön Türklerle yakın temasa geçen Ahmet Hilmi, onların da yönlendirmesiyle Mısır’a kaçmıştır. Burada Jön Türklerin kurduğu Terakki-i Osmanî Cemiyyeti'ne girmiş ve Çaylak isminde bir mecmua çıkarmıştır.
1901 yılında İstanbul’a dönen Ahmed Hilmi, siyasî sebeblerle Fizan’a sürülmüştür. 1901-1908 yılları arasında Fizan’da sürgün hayatı yaşayan Ahmed Hilmi, tasavvufa merak salmış ve Arusiyye tarikatına intisab etmiştir. Ahmed Hilmi daha sonra bu hususla alakalı «İki Gavs-ı Enam», «Senusîler» isimli eserleri ile Hikmet ceridesinde tefrika edilen Tasavvuf-ı İslamî’yi kaleme almıştır. Buraya aid hatıralarının bir kısmını da «Elvah-ı Hayat» başlığı altında yine Hikmet’te neşretmiştir.
II. Meşrutiyyet’in ilanından sonra İstanbul’a dönen Ahmed Hilmi evvela haftalık İttihad-ı İslam mecmuasını, daha sonra yine haftalık Coşkun Kalender’i çıkardı. Bunların kapanmasıyla Necat, Tonguç mecmualarında başmuharrir olarak yazılar yazdı. Daha sonra Sırat-ı Müstakim, İkdam, Tasvir-i Efkar, Şehbal, Sancak ve Necat gazetelerinde siyasî ve felsefî yazılar kaleme aldı. Kendisi tekrar Münakaşa, Kanat, Nimet ve devamında devrin matbuat hayatında mühim bir yeri olan haftalık Hikmet’i 21 Nisan 1910’da çıkartmaya başladı. 1911 yılında Hikmet’te İttihad ve Terakki’yi tenkid eden yazıları yüzünden, matbaası ve mecmuaları kapatıldı. Önce Kastamonu’ya, oradan da Bursa’ya sürgün edildi. On aylık bir aradan sonra haftalık Hikmet’i tekrar neşre Ahmed Hilmi, Darülfünun’da felsefe müderrisliğinde de bulundu. Kendisinin neşrettiği yedisi mükerrer isimlerle olmak üzere mecmua ve gazete sayısı on ikidir. Arabca, Farsça ve Fransızcayı çok iyi derecede bilen ve hiç evlenmeyen Ahmed Hilmi, 16 Ekim 1914 Cuma günü kesin olarak bilinmeyen bir sebeble genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti. Mezarı İstanbul Fatih Camii haziresindedir.
Ahmed Hilmi, yazılarının dinî ve tasavvufî olanlarında «Şeyh Hüsnü» ve «Şeyh Mihrüddin Arusî», «Arûsi»; mizahî yazılarında «Coşkun Kalender», «Kalender Geda», «Kalender»; millî ve hamasî muhtevalı şiirlerinde «Özdemir» gibi müstear isimlerin yanında «A. H.» ve «F. A. H.» şeklinde, isminin kısaltılmasından oluşan rumuzlar da kullanmıştır.
Pek çok siyasî, ilmî ve edebî eseri bulunan Ahmed Hilmi’nin en mühim eserleri: Senusîler, Müslümanlar Dinleyiniz, Tarih-i İslam, İlm-i Ahval-i Ruh, Allah’ı İnkar Mümkün müdür?, Yirminci Asırda Âlem-i İslam ve Avrupa, Akvam-ı Cihan, İki Gavs-ı Enam, Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor?, Hangi Meslek-i Felsefîyi Kabul Etmeliyiz?, Beşeriyyetin Fahr-i Ebedîsi Nebimizi Bilelim, Huzur-ı Akl ü Fende Maddiyyun Meslek-i Dalaleti, Muhalefetin İflası, Üss-i İslam, Vay Kız Bekçiyi Seviyor, İstibdadın Vahşetleri yahud Bir Fedainin Ölümü, Amak-ı Hayal ve Öksüz Turgıt’tur. Şiirleri Fevziye Abdullah Tansel tarafından derlenmiştir.