
Rıza NUR
1879-194230 Ağustos 1879 tarihinde Sinop'ta doğdu. Babası kunduracı Mahmud Zeki Efendi tarafından İmamoğlu ismiyle malum köklü bir aileden gelmektedir. Annesi ise Zarflıoğullarından Hacere Hanım’dır. İlk tahsilini memleketinde yapan Rıza Nur, Soğukçeşme Askerî Rüşdiyyesi'ndeki tahsiline başlamak üzere İstanbul'a gitti.Tıbbiyye İdadîsi'nden sonra Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'ye başladı ve 1901 yılında tabib yüzbaşı olarak mezun oldu. Gülhane Hastanesi'nde ihtisasını tamamladı. Burada Alman doktorlardan modern tıb metodlarını öğrendi. Doktorluk yaptığı yıllarda hitan üzerine yoğunlaştı ve Fenn-i Hitan, Serbin Verem-i Kâzib-i İltihabîsi, Cerh-i Unk ve Eviyye ve Asab-ı Kebire, Hitan ve Emraz-ı Zühreviyye, Yeni Usûl Hitan ve Yeni Kıskaç, Hitanın Hiss-i Tenasülî Üzerine Tesiri, Sünnetçiler ve Doktorlar, Hitanda İbtal-i His, Hitanda Kan Gelmesi, Fenn-i Cerrahî-i Ortopedi, Sıhhî Tıbbî Makalat, Belsoğukluğu ve Frengiye Yakalanmamak Çaresi, Sunî Nebat ve Hayatın Hikemî Esasları gibi tıbbî eserlerini neşretti. Bunlardan bazıları Almanca ve Fransızcaya çevrildi. 1907'de cerrahî profesör, 1908'de binbaşı oldu.
1909 yılında siyasete atıldı ve İttihad ve Terakki Fırkası'ndan Sinop mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a dâhil oldu. En genç mebus olması sebebiyle meclisin katib-i umumîsi oldu. Kısa bir süre sonra İttihad ve Terakki Fırkası'ndan ayrıldı, Ahrar Fırkası'na katıldı. Bu fırkanın feshinden sonra Hürriyyet ve İtilaf Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. Gümülcineli İsmail başta olmak üzere fırkanın diğer isimleriyle yaşanan polemik ve sıkıntılar neticesinde bu fırkayı feshetti. Siyasete girdiği 1909 yılından, 1913 yılında İttihad ve Terakki tarafından yurtdışına sürülmesine kadar olan devir ile alakalı olarak Servet-i Şahane ve Hakk-ı Millet, Meclis-i Mebusan'da Fırkalar, Cemiyyet-i Hafiyye, Gurbet Dağarcığı, Hürriyyet ve İtilaf Nasıl Doğdu Nasıl Öldü? gibi eserlerini neşretti.
Sürgünde bulunduğu Nice'te Serasker Şükrü Paşa'nın kızı İffet Hanım ile evlendi. Paris'te kısa bir süre kaldıktan sonra Mısır'a intikal etti. Birinci Dünya Savaşı'nı burada takib eden Doktor Rıza Nur mütareke imzalandıktan sonra İstanbul'a geldi ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na Sinop mebusu olarak seçildi. İngilizlerin baskısı üzerine bu meclisin feshini gündeme getirdi ve muvaffak oldu. Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'ne, tüm baskı ve engellemelere rağmen yine Sinop mebusu olarak dâhil oldu.
4 Mayıs 1920 ile 13 Aralık 1920 tarihleri arasında yeni meclisin ilk Maarif Vekilliği vazifesini ifa eden Doktor Rıza Nur, 24 Aralık 1921'den 27 Ekim 1923'e kadar Sıhhiyye Vekaleti vazifesinde bulundu. Bunların hâricinde, Yusuf Kemal Beğ'in yokluğunda bir süre Hâriciyye Vekaleti'ne vekalet etti. Şubat 1921'de, Moskova Sefiri Ali Fuad Paşa ve Hâriciyye Vekili Yusuf Kemal Beğ ile beraber Sovyet Rusya ile müzakerelerde bulunmak üzere Moskova'ya gönderildi. 1 Mart 1921 tarihinde Afganistan'la imzalanan dostluk muahedesinin metnini kaleme alan Doktor Rıza Nur, 15 Mart 1921'de imzalanan Moskova Muahedenamesi'ne de imza attı.
5 Ağustos 1921'de kanunlaşan ve Mustafa Kemal Paşa'ya geniş salahiyyetler veren Başkumandanlık Kanunu'nun teklifini meclise verdi. Lozan Müzakereleri'ne İstanbul hükûmetinin de davet edilmesi üzerine saltanatın ilgasına dair takririni 1 Kasım 1922'de meclise sundu. Lozan Müzakereleri'nde İsmet Paşa'nın ardından ikinci murahhas olarak vazifelendirilen Doktor Rıza Nur, bu müzakerelerde azınlık ve sihhî meselelerle daha alakadar oldu ve muahedenameyi Türkiye adına imzalayan üç kişiden biri oldu.
Millî Mücadele yıllarında da tarih ve edebiyyat tedkikatından uzak durmayan Doktor Rıza Nur, 1921 yılında Samson ile Delile ve 1922 yılında Janet'in Düğünü isimli gülgülü operaların Türkçe güftelerini yazdı. 1923 yılında yeniden Sinop mebusu seçilmesine rağmen Ankara'dan uzak kalan doktor, 1924-1926 yılları arasında uzun yılların mahsulü olan on iki cildlik Türk Tarihi isimli mufassal eserini neşretti. Tamamı on dört cild olan bu eserin son iki cildinin baskısı siyasî sebeblerle yapılamadı. 1925 yılında ise Ebu'l-Gazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk isimli eserini Osmanlı Türkçesi'ne aktardı. Tüm bunların dışında memleketi Sinop'ta bir kütübhane teşkil ederek burayı 3 Ekim 1924 tarihinde milletin kullanımına tahsis etti ve vakıflaştırdı.
14 Haziran 1926 tarihinde Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal'e yönelik İzmir Suikasdı girişiminin ardından memlekette cereyan eden siyasî havada kendini emin hissedemeyen Doktor Rıza Nur Paris'e taşındı. 1927 yılında Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk'unun intişarından sonra buna bir cevab olarak Hayat ve Hatıratım isimli eserini 1929 yılında yazmaya başladı. Muhtevasındaki iddialar ve vakalarla çokça tenkid edilen bu kitabı 1935 yılında İskenderiyye'de tamamlayıp Londra, Berlin ve Leiden'deki kütübhanelere birer nüshasını muhafaza edilmek üzere gönderdi. 1933 yılında İskenderiyye'ye taşındı.
1931 yılında Türkbilig Revüsü'nü tek başına çıkarmaya başlayan Doktor Rıza Nur, bu mecmuanın 1938 yılında çıkan sekizinci sayısına kadar Türk edebiyyatı ve tarihiyle alakalı tedkiklerini neşretti. Mecmuanın altıncı sayısı Namık Kemal ve divanına ayrılarak bu hususta yapılan ilk ilmî çalışma oldu. Türkbilig Revüsü'ndeki ilmî tedkikatı hâricinde Uygur harfli Uğuzname'nin Fransızca neşrini yaptı ve bununla alakalı olarak meşhur sinolog Paul Pelliot ile münakaşaya girdi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki vefatından sonra Türkiye'ye döndü. Uğuzname neşri üzerine tanışıp mektublaşmaya başladığı Hüseyin Nihâl Atsız ve diğer genç Türkçülerle çalışmaya başladı. Bazı makaleleri ve şiirleri Kopuz'da neşredildi. 1941 yılında Hüseyin Nihâl Atsız'ı manevî evladı olarak kabul eden Doktor Rıza Nur, 8 Mayıs 1942 ile 4 Eylül 1942 tarihleri arasında on sekiz sayı Tanrıdağ mecmuasını neşretti. Bu mecmuanın neşrinin getirdiği aşırı tempo neticesinde 8 Eylül 1942 tarihinde vefat etti. Merkezefendi Mezarlığı'na defnedilen Doktor Rıza Nur'un mezar taşının üzerine manevî evladı Hüseyin Nihâl Atsız tarafından «Türklük İçin Yaşadı, Öldü» yazdırılmış ve yine ismi eski Türk runik harfleriyle hakettirilmiştir.
Doktor Rıza Nur'un yakın zamanda basılan Türk Şiirbiligi ve Uğuz Kağan Destanı isimli eserleri hâricinde hâlâ neşredilmemiş Ermeni Tarihi, Türk Şiirinin Evolüsyonu ve Analitik (Tahlilî) Tedkiki, Fransız Şiirbiligi, Faust, Minyon, El-Eczaciyü'n-Nasih gibi ilmî ve edebî eserleri vardır.